-
Okullar Öğrencilere Gerekli Becerileri Öğretiyorlar Mı?
Daha önce TED konuşmalarını ve çeşitli yazılarını yayınladığımız ünlü eğitimci Sir Ken Robinson’un, Finlandiya’daki HundrED eğitim sitesine verdiği röportajdan bir bölüm yayınlıyoruz:
Okullar öğrencilere gerekli becerileri öğretiyorlar mı?
Bazı yönlerden evet; bütün eğitim sistemlerini tam olarak genellemek zor. Bir bütün olarak ele alınan eğitim, kuramcılara göre "uyarlanabilir karmaşık bir sistemdir". İçinde, öğrenciler, öğretmenler, idareciler ve politikacılar gibi milyonlarca insanı barındıran, insana dayalı bir sistem olması anlamında karmaşıktır.
Eğitim aynı zamanda bütün bu insanlar farklı ilgi alanlarına sahip oldukları için karmaşıktır. Hepsinin kendi kişisel ilgi alanları vardır ama aynı zamanda farklı mesleki rolleri, bağlantıları ve sorumlulukları da bulunur, bu yüzden eğitim muazzam karmaşıklıkta, bir ileri bir geri bir sistem. Sonra bir ülkeden diğerine gittiğinizde karşınıza çıkan tüm o kültürel farklılıklar var. Her sistemdeki her okulun kendi karakter ve kişiliği var. Her sınıf, ayrı ayrı öğretmenlerin ve öğrencilerin dinamiklerine tabi oluyor.
Eğitim durağan değil, dinamik bir sistem. Kişisellikten uzak, etkisiz bir mühendislik sistemi değil; her an değişip duruyor. İnsanların günlük etkinliklerinde ve eylemlerinde var oluyor. İşte bu yüzden sistem canlı ve sürekli değişirken her türden zıt güçlere ve dalgalanmalara maruz kalıyor.
Örneğin yeni teknoloji pek çok anlamda eğitimi allak bullak ediyor ve insanların birbirleriyle bağlantı kurma yolların çoğunu alt üst ediyor.
Sistem içinde çeşitli geleneksel modelleri yürüten insanlar ve geleneksel sistemler içinde dahi yenilikler getirip yaratıcı şeyler yapan insanlar var. Mevcut sistemler içinde müthiş yenilikçi örnekler bulabilirsiniz.
Bu yüzden genellemek zor ama yine de toplumsal eğitim sistemlerinin çoğunda, çocuklarımıza şu anda kazandırmamız gerekenler bakımından sorunlu bulduğum bazı özellikler bulunuyor.
Bunlardan birisi, bu sistemlerin çok dar bir zekâ görüşü üzerine kurulmuş olması. Bu görüş özellikle, çoğu zaman mesleki öğrenmeyle zıt görülen akademik beceriye dayanıyor, uygulamalı işlerden çok kuramsal işleri önemsiyor. Ayrıca, "STEM" denen disiplinler üzerine vurgu yapılıyor, bu da genellikle sanat ve sosyal bilimleri dışarıda bırakıyor.
Testler ve yeterlilik üzerine aşırı vurgu yapıldığı gibi, çocuklarımızın okuldan ayrıldıklarında sadece nasıl bir hayat süreceklerini değil, nasıl bir hayat sürmelerini tahmin edebileceğinize dair bir doğrusallık görüşü de benimseniyor. Bunu, müfredatın giderek daha faydacı konular olarak görülen alanlara daralmasıyla ifade ediyoruz.
Bunda biraz da üstü örtük bir arz ve talep kavramı da bulunuyor. Bunu standartlarda görüyorsunuz: "Daha fazla mühendise ihtiyacımız var; o halde bunu eğitimin özü yapalım. Daha fazla matematikçiye ihtiyacımız var; okullarda daha fazla matematik dersi olsun, daha fazla bilim insanına ihtiyacımız var; daha fazla bilim olsun. Çok az balet ve balerine ihtiyacımız var, o halde okullarda dans dersi olmasın." Eğitim sanki sanayi ürünleri elde edilen bir tür boru hattıymış gibi.
Öğrenciler okulda ne gibi beceriler edinmeliler?
Eğitim genellikle insanların bilmesi, anlaması ve yapabilmesi gereken şeyler üzerinden düşünülür. Oysa eğitim, filozof Walter Bryce Gallie’nin "esasen tartışmalı" olarak tanımladığı bir grup fikirden oluşur. Örneğin, özgürlük gibi kavramları insanları uygulamada çok farklı algılarlar. Şu anda yaşadığım Amerika’da özgürlük kavramının kökleri, Bağımsızlık Savaşı’ndan sonraki Anayasaya dayanıyor. Anayasada, özgürlükle mutluluk ve refaha ulaşabilme ilkesi bulunuyor. Ama bu ilkelerin kölelere uygulamadıkları anlaşılıyor. Kurucuların çoğu köle sahibiydi ve köle ticaretiyle uğraşmışlardı.
Bir başka örnek de Amerika’nın ve Avrupa ülkelerinin temel kavramlarından olan demokrasi. Daha yakın zamanlara kadar kadınların oy kullanma hakkı yoktu. Oy kullanmak sadece belli kişilerle sınırlıydı. Yani, insanların farklı anlamlar atfetmeleri yüzünden bu kavramlar münakaşalıydı. Eğitim de böyle. Genel anlamda eğitim insanların hayata düzgün başlamasıyla ilgilidir ama sonra farklı insanlar bununla çok farklı şeyleri kastediyorlar.
Bu yüzden, eğitimin ne olduğunu tanımlamak çok önemli. Bana göre eğitimin amacı genç insanların çevrelerindeki dünyayı anlamalarını ve bu dünyayı kendi içlerindeki dünyayla bir araya getirmelerini sağlamaktır. Pek çok eğitim sistemi dış dünyaya odaklanır ama bütün çocukların kendi yetenekleri ve becerileri, olasılıklar, özgeçmişler, kaygılar, umutlar ve arzulardan oluşan duyguları vardır. Çocukların okuldan uzaklaşmalarının sebeplerinden birisi de okulların onların iç dünyasına yeterince hitap edememesidir. Çocuklar okulların onlarla bir ilgisinin olabileceğini hissetmezler ya da okul onlara kendilerini aptal gibi hissettirmiştir. Veya okulu anlamsız ve sıkıcı bulurlar.
Buna göre eğitimin dört önemli hedefi var: Ekonomik, sosyal, kültürel ve kişisel hedefler. Ancak eğitimi bir konular grubu üzerinden tanımlamak yerine bence insanların günümüzde dünyada başarılı olup ilerleyebilmeleri ve gittikçe gelişen bu dünyaya dahil olabilmeleri için ihtiyaç duydukları yeterlilikler hakkında düşünmek daha doğru. Bu yeterliliklere merak duygusunu mutlaka katıyorum çünkü nihayetinde eğitim öğrenme iştahına bağlıdır. Eğer merak körelirse öğrenme giderek yavaşlar ve eninde sonunda sıkıcı bir hâl alır.
Yaratıcılık da en önemli ve temel beceri ve yetkinliklerden birisi. Yaratıcılık, değerli ve özgün yeni fikirler üretip geliştirilebilme ve bu sürecin nasıl işlediğini bilme yetkinliğidir. Sanattan bilime, teknolojiden matematiğe ya da iş dünyasına kadar, insanın uğraş alanlarının tamamı için çok temel bir beceridir. Aslında yaratıcılık, yani yeni fikirler ortaya atıp bunları gerçekleştirebilmemiz, kavramsal dünyada olduğu kadar gerçek dünyada da bir şeyler yaratabilmemiz bizi dünya üzerindeki diğer canlılardan ayıran şeydir.
Diğer önemli becerilerden birisi, düşünceleri bir araya getirip insanlara farklı şekillerde açıklayabilmek anlamına gelen iletişimdir. Bir diğeri de iş birliği. Sosyal bir dünyada yaşıyoruz, diğer insanlarla birlikte çalışmamız gerekiyor. Eğer insanların gruplar halinde beraber çalıştığı değil, gruplar içinde bireysel olarak çalıştığı, küçük parçalara ayrılmış ve rekabete dayalı bir eğitim sisteminiz varsa bu sistem, çok temel bir çelişkiyi içinde barındırır çünkü toplumlar insanların aynı hedef için birlikte çalışmasıyla gelişirler."
Kaynakça: Eğitim Pedia