-
Empati – Şefika Ergin
Empati, en temel ifadeyle bir kişinin kendini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısı ile bakması, o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamaktır.
Lipps 1903 yılında yayınladığı makalesinde bir insan için üç bilgiden bahsetmektedir. Bunlar;
- Nesnelere ilişkin,
- Kişinin kendisine ilişkin,
- Diğer insanlara ilişkin bilgilerdir.
Diğer insanlara ilişkin bilgiyi elde etmenin yolu empatiden geçmektedir. Bu yolla kişinin karşısındakine kendisini yansıtarak, iç taklit yoluyla onunla paralellik kurarak onu anlamaya çalışmaktır. Böylece karşısındakinin iç dünyasına temas etme onu tanıma şansını elde etmektedir. Empatinin bilişsel ve duygusal olmak üzere iki alt boyutu kabul edilmektedir. Bireyin karşıdaki ile empati kurabilmesi için önce kendi ile karşısındaki ayırımını bilişsel olarak yapabilmesi ve karşısındakinin duygusal olarak hangi boyutta olduğunun ayırt edebilmesi gerekmektedir.
Empati düzeyinin yüksek olduğu bireylerin duygu durumunda –ki bunlar “öğretmen-öğrenci”, “koç-danışan”, “terapist-danışan” vs. olabilir– belirgin bir şekilde iletişimde düzelme ve istenilen sonucu elde etme durumu yaşanmaktadır.
Öğrenci ve öğretmen örneğine baktığımızda öğrenci öğrenmek için gelen kendisini biliş ve beceri yönünden geliştirme yolculuğunda olan kişidir. Öğrenci ve öğretmen arasındaki bağ ne kadar güçlü olursa o kadar başarı ve etkili bir birliktelikten söz edilebilir. İşte bu bağı güçlendirmek için bize düşen, empati ismini verdiğimiz iki şekli ile karşımıza çıkan bilişsel ve duygusal boyutlu empati kavramını tanımak ve bu beceriyi geliştirmektir.
Günümüzde eğitim sisteminde karşılaşılan problemlerin temelinde empati becerisinin yetersizliği görülmektedir. Empati, öğretmenin öğrencisini, öğrencinin öğretmenini ve hatta öğrencinin öğrenciyi anlamasında büyük destek olacak ve bireyler arasındaki çatışmaları çözmede üstelik çatışma çıkma durumunu bile çıkmadan çözmede yardımcı olacaktır.
Empati becerisinin oluşması ve gelişmesinde öncelik aileye ve ebeveynlere sonrasında ise öğretmenlere düşmektedir.
Empati, küçük yaşlarda anne babaların rol model olduğu ve 7 yaşından itibaren de öğretmenler (ki bu ağırlıklı sınıf öğretmenleri) tarafından kazandırılacak hatta kazandırılması gereken önemli bir beceridir. Her bir öğrenciye (ki bu her bir birey demek) “her bireyin bir dünya” olduğunu göz önünde bulundurarak küçük yaşlardan itibaren kazandırılan bu beceriyi, zorluklarla baş edebilmesi ve toplum tarafından kabul görmesi yani dünyanın değişmesi adına bizlere, ailelere ve ebeveynlere önemli roller düşmektedir.
“Peki, bu beceri bize ne kazandırır?”
Öncelikle sosyal yaşamda iletişimde olaylara bakış açımızı değiştireceği için birçok konuda daha sakin kalmamızı, daha az stresli olmamızı, daha anlayışlı ve daha hoşgörülü olmamızı sağlamaktadır. Bu da ilişkilerimizi düzenlerken birey olarak mutlu ve huzurlu olmamıza vesile olacaktır. Anda olup hayatı doya doya yaşayan, hayalleri ve hedefleri olan bireyler olmamıza yardımcı olacaktır.
Çünkü mutlu aileler mutlu bireyleri, mutlu bireyler mutlu aileleri, mutlu aileler de mutlu toplumları oluşturmaktadır. Mutlu toplumlar savaştan, kavgadan uzak, sevgi ve saygı çerçevesinde üreten, paylaşan milletleri doğurmaktadır. Sonuç olarak, empati becerisini kazanmış anne-baba, öğretmen, terapist, koç, danışman gerek çocukların yetişmesinde ve gelişmesinde gerekse mutlu bireyler ve dolayısıyla toplumların oluşmasında önemli roller üstlenmektedir.
Şefika Ergin